Rusya'yı 9 cazip destinasyonla keşfedin

Geniş Rusya, her bir toprak parçasının büyüleyici bir keşif yolculuğu olduğu, tarih, doğa ve kültürün bir mozaiğidir.

Rusya'nın Moskova kentindeki Aziz Vasil Katedrali, gün batımında parlıyor. (Kaynak: Pexels)

Moskova - Rusya'nın parlayan kalbi

Rusya'nın siyasi , ekonomik ve kültürel merkezi olan Moskova, yalnızca başkent değil, aynı zamanda yüzyıllardır süregelen tarihin yaşayan bir sembolüdür. Şehrin kalbi sayılan Kızıl Meydan, geçmişle bugünün buluştuğu noktadır; rengarenk Aziz Vasil Katedrali, görkemli Kremlin ve sessiz Lenin Mozolesi.

Kızıl Meydanı ve masallardan fırlamış gibi görünen rengarenk Aziz Vasil Katedrali ile ünlü Moskova, aynı zamanda "yeraltı sarayı" olarak bilinen metro sisteminin görkemli güzelliğiyle de ziyaretçilerini büyülüyor.

Barok ve Stalin dönemi binalarının cephelerine vuran altın rengi gün batımı ışığıyla eski Arbat Caddesi'nde dolaşarak geçirilen öğleden sonraları, sanki bir filmde yaşıyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Gece çöktüğünde ise başkent, Moskova Nehri'nin ışıklarıyla parlıyor, ağaçların gölgelerini ve antik kiliselerin kubbelerini yansıtarak romantik, sakin ve büyüleyici bir ortam yaratıyor.

Tverskaya Caddesi'nde dolaşırken, kendinizi hareketli seslere kaptırdığınızda, Moskova modern bir şehrin kalbinde yaşayan bir müze gibi görünür. Özellikle karlı kış gecelerinde, sarı ışıklar antik kubbelere yansıdığında, şehir romantik ve gizemli bir hal alır; sanki gezginleri Tolstoy'un bir romanının sayfasına adım atmaya davet eder.

Saint Petersburg – Kuzeyin İncisi

Ermitaj Müzesi'nin içindeki sanat ortamı. (Kaynak: Pixabay)

Büyük Petro'nun Neva Nehri kıyısına kurduğu şehir olan Sankt-Peterburg, geniş bulvarları, görkemli sarayları ve iç içe geçmiş kanal ağıyla mimari ve sanatın bir şaheseridir.

Günümüzde Ermitaj Müzesi olarak kullanılan Kış Sarayı, antik Mısır'dan Da Vinci ve Rembrandt'ın tablolarına kadar üç milyondan fazla eseriyle dünyanın en büyük sanat hazinelerinden biridir. Aziz Isaac Katedrali, Catherine Sarayı, Peter ve Paul Kalesi... ziyaretçilerin Rusya'nın geçmişinin ihtişamında kaybolmalarına olanak tanıyan yerler arasındadır.

Sankt-Peterburg, güneşin günlerce batmadığı Beyaz Günler'de en güzel halini alır. Şehir uyumaz, insanlar uyumaz ve opera, bale ve senfoni performansları şafak vaktine kadar sürer.

Saint Petersburg'a geldiğinizde, Neva Nehri üzerindeki köprülerde yürürken, nehir yatağında süzülen hafif gemileri izlerken ya da tiyatro, müze ve kütüphanelerin özenle oyulmuş cephelerinin önünde sessizce dururken, romantik, entelektüel ve nostaljik bir yaşam ritmi hissedebilirsiniz.

Baykal Gölü – Sibirya'nın Mavi İncisi

Baykal Gölü kışın masal gibi bir manzaraya bürünüyor. (Unsplash)

Sibirya'nın vahşi doğasında yer alan Baykal Gölü, 1.600 metreden fazla derinliği ve 25 milyon yıldan fazla yaşıyla dünyanın en derin ve en eski tatlı su gölüdür. Gölün kristal berraklığındaki yüzeyi, yaz aylarında 40 metreye kadar görüş mesafesi sağlar.

Kışın göl donduğunda, Baykal Gölü buzun benzersiz desenler halinde çatlamasıyla büyüleyici bir manzara oluşturan gerçeküstü bir tabloya dönüşür. Ziyaretçiler gölde kar motosikleti turu yapabilir, Listvyanka köyünü ziyaret edebilir, mis kokulu ızgara omul'u deneyebilir veya yerli Buryat halkının manevi kalbi olarak kabul edilen Olkhon Adası'nda mola verebilirler.

Baykal sadece bir destinasyon değil, doğanın, kültürün, yeryüzü ve gökyüzüyle uyum içinde yaşama felsefesinin kutsal bir deneyimidir.

Kazan – Doğu ve Batı kültürlerinin buluştuğu yer

Tipik İslam mimarisine sahip Kul Şerif Camii. (Kaynak: Pexels)

Avrupa ve Asya'nın, Rus kültürünün ve Tatar İslam'ının kesiştiği nokta olan Kazan, Rusya'nın en çok katmanlı ve derin güzelliğe sahip şehridir. Volga Nehri kıyısındaki Kazan, ziyaretçilerini UNESCO tarafından tanınan, beyaz duvarları, antik gözetleme kuleleri ve zarif mavi Kul Şerif Camii'nin yanında bulunan görkemli Müjde Katedrali'yle ünlü Kazan Kremlin'le karşılar. Kilise çanları ve sabah ezanları burada uyumlu bir ritimle yankılanır.

Kazan'ın cazibesi, Arnavut kaldırımlı eski sokaklarında, rengarenk pazarlarında ve Art Nouveau ve Oryantal tarzdaki binalarında da kendini gösteriyor. Şehir, yazın Volga Nehri'nin güneşiyle parlarken, kışın kubbelerini ve meydanlarını kaplayan karla kasvetli bir görünüme bürünüyor.

Kazan, mimarisi ve manzarasıyla güzel olduğu kadar, ekpoçmak (üçgen etli börek), çak-çak (ballı börek) ve geleneksel bitki çayı gibi eşsiz Tatar mutfak kültürüyle de ünlüdür...

Soçi – Karadeniz kıyısında bir tatil cenneti

Hareketli Soçi şehrindeki liman. (Kaynak: Expedia)

Rusya'nın "yaz başkenti" olarak bilinen Soçi, modern bir turizm şehrinin heyecanı ile bakir doğanın dinginliğinin birleştiği, deniz ve dağların harika bir karışımıdır. Karadeniz kıyısı boyunca uzanan şehir, altın rengi kumlu plajları, masmavi denizi ve dimdik palmiyeleriyle, soğuk kışlarıyla bilinen bir ülkede nadir görülen bir manzara yaratır.

Soçi şehir merkezi, göz alıcı Stalinist mimarisinin açık hava kafeleri ve modern yatlarla harmanlandığı liman bölgesi ve sanat meydanıyla ziyaretçileri cezbeder. Sahil boyunca uzanan uzun bir gezinti yolu, rengarenk çiçek tarhları, okyanusa bakan banklar ve derelerin üzerinden geçen küçük köprülerle son derece romantik bir manzara yaratır.

Merkeze yakın bir mesafede, 2014 Kış Olimpiyatları'na ev sahipliği yapan Krasnaya Polyana dağlık alanı yer almaktadır. Yaz aylarında, meşe ve çam ormanları arasında, muhteşem vadinin panoramik manzaralarını sunan ideal bir yürüyüş noktasıdır.

Kışın Krasnaya Polyana, modern teleferik sistemi ve uluslararası standartlardaki kayak merkezleriyle bembeyaz bir cennete dönüşüyor. Soçi Milli Parkı'ndaki vahşi doğa manzarası, özellikle Agura Şelalesi ve şehrin güneyindeki nemli subtropikal ormanlar, Karadeniz kıyısındaki bu toprakların çeşitliliğini daha da vurguluyor.

Vladivostok – Beyaz Huş Ağacı diyarının doğu kapısı

Vladivostok aynı zamanda tarihi mimari eserlerin cazibesine de sahiptir. (Kaynak: expedia)

Vladivostok, Rusya anakarasının Pasifik Okyanusu ile buluştuğu noktadır. Bu liman kenti, Asya ve Avrupa'yı hem vahşi hem modern, hem huzurlu hem de canlı bir şekilde harmanlayan bir güzelliğe sahiptir.

Yukarıdan bakıldığında, Vladivostok, renkli çatıları ve hareketli limanıyla Zolotoy Rog Körfezi'ni kucaklayan engebeli tepeler boyunca uzanır. Şehrin en önemli simgesi, geceleri ışıklandırıldığında göz alıcı bir güzelliğe sahip olan, dünyanın en büyük halatlı köprülerinden biri olan Russky Köprüsü'dür. Ziyaretçiler, köprüden, gemilerin pırıl pırıl sular ve Pasifik Okyanusu'na uzanan küçük, engebeli yarımadalar arasında demirlediği körfezin panoramik manzarasının keyfini çıkarabilirler.

Vladivostok, Vladivostok Kalesi ve Primorsky Opera ve Bale Tiyatrosu gibi tarihi mimari eserlerin cazibesine de sahiptir. Özellikle dünyanın en uzun kıtalararası demiryolu hattının son durağı olan Vladivostok tren istasyonu, saat kuleleri, kubbeleri ve gösterişli süslemeleriyle klasik Rus mimarisine sahiptir ve birçok turistin Rusya'yı keşfetme yolculuğuna başladığı veya bitirdiği yerdir.

Vladivostok, sonbaharda akçaağaç ormanlarının kırmızı ve sarı yapraklarıyla göz kamaştırırken, kışın denizi ve limanı kaplayan ince bir kar tabakası, soğuk ama çekici bir güzellik yaratır. Yaz aylarında ise şehir, açık hava festivalleri, sokak müziği ve körfezde SUP aktiviteleriyle özellikle hareketli hale gelir; genç, taze ve canlı bir görünüm.

Suzdal – Rus kırsalının bir görüntüsü

Spaso-Evfimiev Manastırı'ndaki Başkalaşım Kilisesi ve çan kulesi. (Kaynak: Wikipedia)

Suzdal, Rusya'nın Altın Yüzüğü'nün incisi, ortaçağ Rusya'sının antik güzelliğini koruyan küçük bir kasabadır.

Moskova'ya arabayla sadece birkaç saat uzaklıktaki Suzdal, ziyaretçilerini modern hayattan uzaklaştırıp, altın yıldızlarla bezeli mavi soğan kubbeleri, antik manastırlar ve ufka uzanan yemyeşil çayırlarla dolu bir dünyaya götürüyor. Şehirde gökdelenler veya modern tramvaylar yok; sadece Arnavut kaldırımlı sokaklar, at arabaları ve sessiz havada çalan kilise çanlarının sesi var.

Suzdal'ın öne çıkan yerlerinden biri, kırmızı tuğlalı kalesi ve 16. yüzyıldan kalma kilisesiyle Spaso-Evfimiev Manastırı'dır. Kamenka Nehri kıyısındaki geleneksel ahşap evler, antik kuyular ve el dokuması çitler, pitoresk ve huzurlu bir ortam yaratır.

Yaz aylarında Suzdal, kır çiçekleri ve yumuşak sarı güneş ışığıyla ışıl ışıl olurken, kışın karla kaplı kubbeleri ve donda yanan sıcak sarı ışıklarıyla sanki bir Rus masalından fırlamış gibi görünüyor.

Yekaterinburg: Asya ve Avrupa'ya açılan kapı

Yekaterinburg, çağdaş sanat ve mimarinin güçlü gelişimiyle de turistlerin ilgisini çekiyor. (Kaynak: Kongres dergisi)

Asya ve Avrupa'nın kesiştiği noktada yer alan Rusya'nın dördüncü büyük şehri Yekaterinburg, görkemli geçmişi ve canlı modernliği bir araya getiren göz alıcı bir destinasyondur. Sanayi ve kültür merkezi olarak bilinen Yekaterinburg, aynı zamanda önemli tarihi olaylara da ev sahipliği yapmaktadır; bunlardan en önemlisi, Çar II. Nikolay ailesinin son ikametgahı olan Kanlı Kilise'dir (All Saints).

Çarpıcı altın kubbeleriyle dikkat çeken katedral, Rus tarihinin trajik bir dönemini anıyor. Katedralde ayrıca "Kraliyet Ailesinin Sonuncusu"nun hikayesini anlatan küçük bir sergi salonu da bulunuyor.

Yekaterinburg, tarihi öneminin yanı sıra canlı çağdaş sanatı ve mimarisiyle de ziyaretçileri cezbetmektedir. Yekaterinburg Güzel Sanatlar Müzesi ve Ural Mineral Müzesi gibi müzeler, Ural bölgesinin sanatına ve nadir minerallerine ışık tutmaktadır.

Geniş caddeler, hareketli meydanlar ve yemyeşil parklar şehir sakinlerinin dinlenebileceği yerlerken, yenilikçi kafeler ve restoranlar modern Rusya'nın tadını sunuyor.

Yekaterinburg aynı zamanda Ural Dağları'nı keşfetmek için de bir kapıdır. Burada trekking, dağcılık ve iki dünya arasında kalan toprakların vahşi güzelliğinin tadını çıkarmak için uygun, muhteşem doğal manzaralar mevcuttur.

Kamçatka – Son bozulmamış doğa

Karla kaplı yanardağlarıyla Kamçatka, gezegenimizin en bakir güzellikteki yerlerinden biridir. (Kaynak: Lonely Planet)

Kamçatka, Rusya'nın en doğusunda yer alan 1.500 km uzunluğunda bir yarımadadır. 1941 yılında yerel bilim insanı Tatyana Ustinova tarafından keşfedilen, dünyanın en büyük ikinci gayzer vadisi olarak bilinir. O zamandan beri Kamçatka'da cazip bir turistik yer haline gelmiştir.

Kamçatka Yarımadası, gezegenimizin en bakir yerlerinden biri olmaya devam ediyor. 20'den fazlası hâlâ aktif olan 300'den fazla yanardağa ev sahipliği yapıyor. Sıcak çamur vadileri, mineral kaynakları, krater gölleri ve buzullar muhteşem bir doğa manzarası oluşturuyor.

Kamçatka bir maceraperest cennetidir: Klyuchevskaya Sopka yanardağına tırmanın, Geyser Vadisi üzerinde helikopter turuna çıkın veya Kuril Gölü kıyılarında boz ayıların somon avlamasını izleyin. Sert iklimi ve engebeli arazisi, bu bölgenin Dünya'nın insan eli değmemiş, el değmemiş bir parçası olarak kalmasını sağlar.

Rusya'ya geldiğinizde, birçok zaman diliminde, tarih katmanları arasında, farklı kültürler ve muhteşem doğa manzaraları arasında bir yolculuğa çıkacaksınız. Her bir destinasyon, başka hiçbir yerde bulunamayacak ihtişam, gizem ve şiir barındıran "Rusya" adlı dev bir resmin bir parçasıdır.

Kaynak: https://baoquocte.vn/kham-pha-nuoc-nga-qua-9-diem-den-hap-dan-313861.html