Önceki öğleden sonra rüzgar uğulduyordu, gökyüzü kara bulutlarla kaplıydı. Şiddetli yağmur, Orta bölgedeki tarlaları soğuttu ve günlerce süren kuraklığın ardından geride anız bıraktı. Alacakaranlıkta tarlalar ıslaktı, alçak kesimlerde su yükseliyordu. Kurbağalar, kara kurbağaları ve su böcekleri...
Mağaradan hevesle ayrılıp, kırda coşkulu bir koro gibi eşlerini çağıran bir şarkı söylediler. Yağmur yavaş yavaş dindi. Ellerinde el fenerleri, bellerinde file sepetleriyle arkadaşlar tarlalara doğru yürüdüler.
Uzun, kavurucu güneşin etkisiyle boğucu bir sıcak gecenin ardından serin bir esinti teninizi okşuyor. El fenerleri tarlalarda dolaşıyor, sesler ve kahkahalar geceyi uyandırıyor gibi. Ayaklar hafifçe basıyor, eller ışıktan kör olmuş kurbağaları hızla yakalıyor. Birkaç saat sonra, belinizden sarkan ağır bir tel sepetle eve dönüyorsunuz. Kurbağalar, üzerinde ince bir bambu süzgeç bulunan geniş bir kavanoza yerleştiriliyor.
Ertesi gün kurbağaları kavanozdan çıkarın, iri taneli tuzla ovun ve bir bıçakla bağırsaklarını çıkarın. Sirke ve balık sosuyla yıkadığınızda sümüksü ve balık kokusu gidecektir. Bahçeye çıkıp bir demet yeşil frenk soğanı kesin ve taze sarı zerdeçal çıkarın. Zerdeçalı soyun, yıkayın ve dövün. Frenk soğanlarını yıkayın ve küçük parçalara ayırın. Kurbağaları tuz, karabiber, şeker, acı biber ve ince dilimlenmiş arpacık soğanıyla birlikte bir blendere koyun.
Bir tencere fıstık yağını kaynatın, ardından kurbağa eti ve arpacık soğanını ekleyin ve taze zerdeçal ile pişene kadar soteleyin, ardından ocaktan alın. Pirinci yıkayın ve bir tencereye su koyup kısık ateşte kaynatın. Pirinç, suda yüzen bembeyaz çiçekler gibi açtığında, sotelenmiş eti ve arpacık soğanını tencereye ekleyin. Bir süre sonra damak tadınıza göre baharatlayın, frenk soğanı ekleyin, biraz karabiber serpin ve ocağı kapatın. Yaz fırtınasından sonra kırsalın lezzetini taşıyan, rustik bir lapa elde edersiniz.
[reklam_2]
Kaynak bağlantısı
Yorum (0)