'Hava kirliliğinin yoğun olduğu bu günlerde, birçok kişi yürüyüşe çıkmak için en iyi zamanın ne zaman olduğunu merak ediyor.' Bu makalenin devamını görmek için gününüze sağlık haberleriyle başlayın!
Gününüze sağlık haberleriyle başlayın , okuyucularımız ayrıca şu makaleleri de okuyabilirler: Hava soğuduğunda kaçınılması gereken alışkanlıklar böbreklere zarar verebilir; Kronik ağrıyı etkili bir şekilde azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmış 4 egzersiz ; Vücutta kansızlık olduğunda görülen yaygın belirtiler...
Hava Kirliliği: Yürüyüşe çıkmak için en iyi zaman ne zaman?
Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde pek çok kişi yürüyüş için en iyi zamanın ne zaman olduğunu merak ediyor.
Bu soruyu cevaplamak için, Sharda Hastanesi - Delhi (Hindistan) kıdemli danışmanı Dr. Shrey Kumar Srivastava, özellikle hava kalitesinin kötü olduğu zamanlarda her gün yürümek için en iyi zamanı gösterecek.
Hava kalitesinin kötü olduğu günlerde sabahın erken saatlerinde veya gecenin geç saatlerinde yürüyüş yapmak en iyisidir.
Havadaki partikül madde, NO2 ve diğer kirleticilerle birlikte trafik, hava durumu ve endüstriyel faaliyetler, özellikle çocuklar, yaşlılar ve altta yatan tıbbi rahatsızlıkları olan kişiler gibi savunmasız gruplar için ciddi sağlık riskleri oluşturabilir.
Peki hava kirliliğinin zararlı etkilerinden korunmak için nasıl yürümeliyiz?
Çalışmalar, egzersizin kirliliğin bazı olumsuz etkilerini azaltabileceğini göstermiştir. Örneğin, Ulusal Sağlık Enstitüleri Dergisi'nde yayınlanan 2021 tarihli bir çalışma, daha az kirli bir ortamda egzersiz yapmanın kardiyovasküler sağlığı önemli ölçüde iyileştirebileceğini ortaya koymuştur. Başka bir bilimsel dergi olan Science Direct'te yayınlanan bir başka çalışma ise, hava kalitesinin düşük olduğu günlerde iç mekanda egzersiz yapmanın sağlığı korumak için daha güvenli bir seçenek olduğunu vurgulamıştır.
Dr. Srivastava , havanın kirli olduğu günlerde sabahın erken saatlerinde veya gece geç saatlerde yürümenin en iyisi olduğunu söylüyor. Bu makalenin bir sonraki bölümü 7 Aralık'ta sağlık sayfamızda olacak .
Hava soğuduğunda kaçınılması gereken alışkanlıklar böbreklere zarar verebilir
Hava soğuduğunda insanlar daha az susar. Bu da birçok kişinin daha az su içmesine neden olur. Ancak bu alışkanlık böbrek taşı riskini artırabilir.
Aslında kış aylarında böbrek taşı nedeniyle hastane yatışlarında artış görülür. Bunun nedeni, düşük sıcaklıkların insanların su içme olasılığını azaltmasıdır. Sonuç olarak idrar daha yoğun hale gelir ve idrardaki minerallerin böbrek taşı oluşturması kolaylaşır.
Kış aylarında insanlar daha az su içmeye eğilimlidir ve bu durum böbrek taşı riskini artıran bir faktördür.
Ayrıca, düşük sıcaklıklar insanların egzersiz yapma ve daha az hareket etme eğiliminde olmasına neden olur. Bu durum kan dolaşımının zayıflamasına ve idrardaki minerallerin taşa dönüşme riskinin artmasına neden olur. Soğuk ve kuru kış havası da vücudu susuzluğa daha yatkın hale getirir ve idrarın daha yoğun hale gelmesine katkıda bulunur.
ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi tarafından yapılan bir araştırma, idrardaki kalsiyum seviyelerinin kışın daha yüksek olma eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Bu hem erkekler hem de kadınlar için geçerli. Uzmanlar, kışın yere ulaşan güneş ışığı miktarının azalacağını, cildin güneş ışığına daha az maruz kalacağını ve bu nedenle kandaki D vitamini içeriğinin azalacağını açıklıyor.
D vitamini, bağırsaklardaki kalsiyumun kana emilmesine yardımcı olur. D vitamini eksikliği nedeniyle vücut, kemiklerdeki kalsiyum rezervlerini harekete geçirir. Bunun sonucunda kandaki kalsiyum konsantrasyonu artar.
Kışın böbrek taşı oluşumunu önlemek için uzmanlar günde en az 2 litre su içilmesini öneriyor. Böbrek taşı öyküsü olan kişiler ise günde en az 3 litre su içmelidir. Bu makalenin bir sonraki içeriği 7 Aralık'ta sağlık sayfamızda olacak .
Aneminin yaygın belirtileri
Anemi, vücudun yeterli miktarda kırmızı kan hücresi üretmemesi veya kırmızı kan hücrelerinin düzgün çalışmaması durumunda ortaya çıkan oldukça yaygın bir sağlık sorunudur.
Kırmızı kan hücreleri, oksijenin hücrelere taşınmasında önemli rol oynar ve vücudun hayati fonksiyonlarını sürdürmesine yardımcı olur.
Anemi hastaları, özellikle fiziksel aktiviteler sırasında kendilerini yorgun ve halsiz hissederler. Ayrıca, soluk cilt, baş dönmesi, nefes darlığı, hızlı kalp atışı ve baş ağrısı gibi başka semptomlar da yaşayabilirler.
Baş dönmesi ve sersemlik hissi, anemisi olan kişilerde sık görülen belirtilerdir.
Anemi, zamanında tedavi edilmezse birçok tehlikeli komplikasyona yol açabilir.
Aneminin erken belirtilerini fark etmek ve hızlı tanı ve tedavi için doktora başvurmak önemlidir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), aneminin bazı yaygın belirtilerine dikkat çekmiştir.
Baş dönmesi ve sersemlik hissi. Baş dönmesi ve sersemlik hissi, anemisi olan kişilerde en sık görülen semptomlardan biridir.
Bu durum sık sık veya aniden ortaya çıkabilir. Vücutta kansızlık olduğunda, beyne giden oksijen miktarı azalır ve bu da baş dönmesi, sersemlik hissi ve hatta bayılma gibi semptomlara neden olur.
Soğuk eller ve ayaklar. Vücudumuzdaki kırmızı kan hücreleri, sadece vücudun ve organların normal işleyişinden sorumlu olmakla kalmaz, aynı zamanda normal vücut sıcaklığının korunmasına da yardımcı olur.
Kırmızı kan hücrelerinin sayısı azaldığında, oksijen taşıma ve vücudu sıcak tutma süreci etkilenir ve bu da ellerin ve ayakların sürekli soğuk hissetmesine neden olur. Bu makalenin diğer içeriklerini görmek için gününüze sağlık haberleriyle başlayın !
[reklam_2]
Source: https://thanhnien.vn/ngay-moi-voi-tin-tuc-suc-khoe-o-nhiem-khong-khi-tap-the-duc-nhu-the-nao-185241206232352929.htm






Yorum (0)