1. Robben Adası
Robben Adası, Nelson Mandela da dahil olmak üzere cesur insanların hapsedildiği yerdir (Fotoğraf kaynağı: Derleme)
Cape Town kıyılarından sadece 10 kilometre açıkta, Table Körfezi'nin ortasında sessizce konumlanan Robben Adası, beyaz kumlu veya berrak mavi sulardan oluşan bir cennet adası değil. Tam tersine, cesur ve dirençli insanların hapsedildiği yer burası; özellikle de Güney Afrika'nın ilk siyahi başkanı Nelson Mandela, 18 yıl boyunca bu adada hapis yattı.
Robben'ın kasvetli mekânı, Apartheid rejiminin milyonlarca insanın haklarını çiğnediği karanlık bir tarihi dönemi çağrıştırıyor. Ancak umut tohumları tam da burada, dört soğuk duvarın sertliğinde yeşerdi ve karanlıktan uyanışın ışığı kıtaya yayıldı.
Güney Afrika'daki bu tarihi mekan, yalnızca geçmişi korumakla kalmıyor, aynı zamanda özgürlük, uzlaşma ve insanlığın değerini hatırlatan dokunaklı bir yer. Robben'i ziyaret edenler, yalnızca taş duvarları görmekle kalmayacak, aynı zamanda insan kalplerinin yankılarını da duyacaklar.
2. Ümit Burnu Kalesi
Ümit Burnu Kalesi, Güney Afrika'nın en eski kalesidir (Fotoğraf kaynağı: Derleme)
Güney Afrika'daki sömürge tarihini oluşturan ilk tuğlalara dokunmak istiyorsanız, ülkenin en eski kalesi olan Ümit Burnu Kalesi'ne gelin. 17. yüzyılda Hollanda Doğu Hindistan Şirketi tarafından inşa edilen kale, Avrupalılar ile yerli halklar arasındaki işgal, mücadele ve kültürel alışveriş sürecinin canlı bir kanıtıdır.
Antik kale kapısından geçen ziyaretçiler, taş koridorların antik askeri odalara, barut depolarına, hapishanelere ve hatta zindanlara uzandığı bambaşka bir dünyada kaybolmuş gibi hissedecekler. Buradaki her taş, yerleşimin ilk günlerinden bu toprakları koruma savaşlarına kadar geçmişin hikayelerini fısıldıyor gibi.
Kendine özgü yıldız şeklindeki mimarisi ve yüzlerce antik eserin sergilendiği müzesiyle Ümit Burnu Kalesi, tarih ve mimariyi seven herkesin kaçırmaması gereken Güney Afrika'daki tarihi mekanlardan biridir.
3. Apartheid Müzesi
Apartheid Müzesi, insanlıkla dolu, derin bir keşif yolculuğuna açılan bir müzedir (Fotoğraf kaynağı: Derleme)
Modern ve canlı Johannesburg'un kalbinde, sessizlik hissi uyandıran bir yer var: Apartheid Müzesi. Bu müze, eşsiz bir mimari eserin yanı sıra, Güney Afrika'da insanlıkla dolu tarihi bir kalıntı olup, neredeyse yarım yüzyıl süren apartheid rejimi altındaki yaşam hakkında derin bir keşif yolculuğunun kapılarını aralıyor.
Müzeye girer girmez, "beyaz" ve "renkli" ayrımını yapan biletler alacaksınız; bu, bir zamanlar var olan acımasız ayrımcılığı göstermenin etkileyici bir yolu. Belgesel görüntüler, yaşayan tanıkların ifadeleri, değerli eserler ve film görüntüleri, izleyicilerin ağzını açık bırakacak.
Ancak Apartheid Müzesi sadece acıların kaydedildiği bir yer değil, aynı zamanda yaşama azmi, yılmaz ruh ve bir milletin ışığını bulma yolculuğu hakkında destansı bir şiirdir. Burası herkesin geriye dönüp bakıp düşünebileceği ve barışı ve insan haklarını takdir etmeyi öğrenebileceği bir yerdir.
4. Mapungubwe Arkeolojik Alanı
Mapungubwe arkeolojik alanı, 11. yüzyılda gelişen antik bir krallığın izlerine ev sahipliği yapıyor (Fotoğraf kaynağı: Derleme)
Güney Afrika'daki tarihi yerleri düşündüklerinde, insanlar genellikle sömürge dönemlerini veya özgürlük mücadelesini düşünürler. Ancak Güney Afrika'nın tarihi, canlı antik Afrika medeniyetleriyle bundan çok daha derin ve görkemlidir. Zimbabve sınırına yakın Mapungubwe arkeolojik alanı, 11. yüzyılda gelişen kadim bir krallığın kalıntılarına ev sahipliği yapmaktadır.
Arkeologlar burada yüzlerce altın, seramik, değerli taş ve kıtalararası bir ticaret sisteminin kanıtlarını buldular. Mapungubwe, yerli halkın inanılmaz gelişmişlik düzeyini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda antik Afrika'nın eski sömürgeci anlayıştaki gibi "vahşi" bir toprak olmadığını da doğruluyor.
Mapungubwe Milli Parkı'nın vahşi doğası arasında taş basamaklar, kraliyet mezarlıkları ve değerli eserler bulunmaktadır ve burası Güney Afrika'nın eşsiz ve gizemli tarihi mekanlarından biridir.
5. Soweto'daki Mandela Evi
Nelson Mandela'nın ailesiyle uzun yıllar yaşadığı yer (Fotoğraf kaynağı: Derleme)
Lükse ve gösterişliliğe gerek yok, Soweto, Orlando West'teki 8115 numaralı ev – Nelson Mandela'nın ailesiyle uzun yıllar yaşadığı yer – sade ama duygusal bir tarihi adres. Kırmızı tuğla duvarlı, sade ahşap kapılı küçük ev, Mandela'nın her iş gününden sonra döndüğü ve 1962'de yargılanmadan önce tutuklandığı yerdi.
Mandela'nın evi bugün restore edilmiş ve canlı bir müze olarak korunmaktadır. Mandela'nın hatıra eşyaları, fotoğrafları, kağıtları ve mektupları özenle sergilenmekte ve büyük bir adamın günlük yaşamdaki hikâyesini anlatmaktadır. Ziyaretçiler buraya geldiklerinde yalnızca tarihin bir bölümünü görmekle kalmaz, aynı zamanda sevginin, fedakarlığın ve parlak bir geleceğe olan sarsılmaz inancın sıcaklığını da hissederler. Şüphesiz ki burası, Güney Afrika'da geçmişi ve bugünü en içten duygularla birleştiren çok özel bir tarihi mekandır.
Güney Afrika'daki her tarihi mekan, bir zamanlar karanlıkta kalmış ama her zaman cesaret ve adalet arzusuyla ayağa kalkan bir ülkeyi tasvir eden bir yapbozun parçası gibidir. Bu yerlere seyahat etmek sadece gezmek, fotoğraf çekmek veya "kayıt yaptırmak" anlamına gelmez; aynı zamanda kültürün derinliklerini keşfetmek, köklerini bulmak ve günümüzde hâlâ yankılanan tarihin seslerini dinlemek için bir yolculuktur.
Kaynak: https://www.vietravel.com/vn/am-thuc-kham-pha/di-tich-lich-su-o-nam-phi-v17355.aspx
Yorum (0)