(NLDO) - Bilim insanları, romandaki Frankenstein canavarına çok benzeyen, ölü olması gereken iki beden parçasından oluşan bir yaratık keşfetti.
Science Alert'e göre, İngiltere'deki araştırmacılar, esaret altındaki bir denizanası kolonisinde, iki kalçalı, Mnemiopsis leidyi türüne ait, tuhaf derecede büyük bir taraklı denizanası keşfettiler. Yapılan testler, bunun Frankenstein canavarının gerçek hayattaki bir versiyonu olduğunu doğruladı.
Bilim insanlarının tanımladığı "Frankenstein" denizanalarından biri - Fotoğraf: EXETER ÜNİVERSİTESİ
Frankenstein, yazar Mary Shelley'nin 1818'de yayımlanan aynı adlı korku romanındaki bir karakterdir.
Kurgusal hikayede çılgın bilim adamı Viktor Frankenstein, bir mezarlıktan çaldığı yedi vücut parçasını bir araya getirerek ve ardından onu canlandırmak için yıldırımları kullanarak kendi adını taşıyan canavarı yaratır.
İngiltere'deki Exeter Üniversitesi'nden araştırmacıların bulduğu "Frankenstein Canavarı" ise çok daha basit bir yapı ve çok yaralı iki denizanasının iki vücut parçasından oluşuyor.
Şaşırtıcı bir şekilde, sadece yapışık ikizler gibi birbirlerine yapışık değiller, aynı zamanda sinir sistemleri ve sindirim sistemlerinin çoğu da birleşmiş durumda ve bu sayede vücutlarındaki tüm kaslar tek bir birey gibi senkronize bir şekilde çalışabiliyor.
Bu süreç, yazarların taraklı denizanası dokusunun yaraları iyileştirmek için birbirinin üzerinde büyüyebildiğine dair kanıt bulmak için yaptıkları bir deneyden esinlenerek oluşturuldu.
Tarak denizanaları, ciddi ve sakatlayıcı yaralanmalardan sağ çıktıklarında vücutlarını yenileme yetenekleriyle ünlüdürler.
Birkaç denizanasını yaraladılar, her birinin yan lobundan birer dilim kestiler ve onları gece boyunca ayrı ayrı çiftler halinde tuttular.
Ertesi gün, on çiftten dokuzunun kusursuz bir şekilde kaynaşarak tek bir vücuda dönüştüğünü gördüler.
Ancak hem sinir hem de sindirim sistemlerini tek bir vücutta birleştirmeleri hala şaşırtıcıdır.
Araştırmacılar henüz doğadaki taraklı denizanalarının aynı şeyi yapıp yapamayacağını doğrulamadı.
Çalışmanın başyazarı Dr. Kei Jokura'ya göre, bireysel denizanalarının tamamen birleşebilme yeteneği, diğer hayvanların çoğunun sahip olduğu, kendilerine ait olanı ve olmayanı ayırt etme mekanizmasına sahip olmadıklarını gösteriyor.
Bizim gibi "üstün" canlıların hayatta kalabilmesi için gerekli bir mekanizmadır, ancak kan ve organ bağışında bulunurken sorunlara yol açar, örneğin kan bağışında bulunurken ve alırken kan grubu kurallarına uyma zorunluluğu, organ bağışında bulunurken ve alırken uygun koşullar, nakil reddi...
Dr. Jokura, bu denizanası türünün, evrim ağacındaki konumu göz önüne alındığında, vücuduna aşılandığında kendisine ait olmayan bir şeyi tanıma yeteneği için gerekli genlerden yoksun olabileceğine inanıyor.
Dolayısıyla bu özel genlerin keşfi ve Mnemiopsis leidyi'nin sinir sistemini kaynaştırma ve yenileme yeteneğinin incelenmesi, evrimsel biyoloji ve tıp alanlarına birçok değer katma potansiyeli taşımaktadır.
[reklam_2]
Kaynak: https://nld.com.vn/tim-ra-quai-vat-frankenstein-tu-rap-2-manh-than-lai-de-song-tiep-196241009111916825.htm






Yorum (0)