Rusya, ABD ile ilişkilerini normalleştirmeye hazır, ancak Rusya "tek başına dans edemez ve bunu yapmayacak" dedi Kremlin Sözcüsü Dmytri Peskov, uzun bir süredir tarihin en düşük seviyesine gerileyen ilişkilerin ardından dünyanın iki lider gücü arasındaki gerginliğin hafifleyebileceğini ima etti.
Bay Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki kişisel ilişkinin oldukça iyi olduğu düşünülüyor.
Ayrıca, Moskova'nın Washington'a ulaşabileceğinin de vurgulanması gerekir, ancak bu, ABD Başkanı seçilmiş Donald Trump'ın Beyaz Saray'ı resmen devraldığı zaman, yani 20 Ocak 2025'te yemin etmesinden sonra olacak; Kremlin'in Başkan Joe Biden (o zamana kadar görevde) yönetimine yönelik tutumunu değiştirmesi değil. Donald Trump'ın bu ayın başlarında seçimi kazanmasının hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov hemen şunları söyledi: Rusya "hiçbir zaman kimseyle iletişimi reddetmedi" ve "diyalog her zaman karşılıklı izolasyondan daha iyidir". Her ne kadar birçok analist ve Donald Trump'ın kendisi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iyi kişisel ilişkilerinden bahsetse de, genel olarak uluslararası gözlemciler iki büyük güç arasındaki yakınlaşmanın hızı ve beklentileri konusunda çok iyimser değiller. Öncelikle, Moskova'nın ABD seçimleri öncesinde ihtiyatlı bir şekilde yorumladığı gibi: Donald Trump sadece bir birey ve tüm bir sistemi hızla değiştirmek çok zordur. Rusya Dışişleri Bakanlığı ayrıca Trump'ın başkanlıktaki ilk döneminde Rusya'ya nispeten sert yaptırımlar uyguladığını da belirtti. Dolayısıyla, şu anda hâlâ "Önce Amerika!" sloganıyla, yeni ABD Başkanı'nın Amerika Birleşik Devletleri'nin kendine özgü konumunu kabul etmesi kolay değil. Amerika Birleşik Devletleri, özellikle ekonomik alanda (Rusya ve OPEC+ veya BRICS+ gibi kilit rol oynadığı güçlü uluslararası güçler ve daha geniş anlamda, ABD'nin tek kutuplu liderliğini sürdürdüğü dünya düzenini değiştirme taleplerinde tüm Güney Yarımküre'nin sesi tarafından) meydan okunuyor. Nitekim, görevdeki kalan iki ayında, Başkan Joe Biden ve Demokrat Parti hükümeti mümkün olduğunca çok tuzak kurmaya çalışıyor. Örneğin, Ukrayna cephesinde, mevcut Beyaz Saray, ABD askeri müteahhitlerinin sahada doğrudan bulunmasına yönelik yasağı sürekli olarak kaldırdı, Kiev'e yönelik son değerli askeri yardım paketlerini acilen onayladı ve Ukrayna ordusunun Rusya topraklarının derinliklerindeki hedeflere karşı uzun menzilli silahlar kullanmasına izin verdi. Kısacası, bu hamleler hem Kremlin'i hem de Donald Trump'ı zor durumda bırakıyor; çünkü Rusya ile ABD arasındaki gerilimi "kırmızı çizgilere" doğru itmeye devam ediyorlar. Moskova gerçekten "orantılı bir şekilde karşılık verirse", "yatışma" ve "gerilimi azaltma" meselesi son derece zor olacak. Ancak, bu hamleler (hem gözlemciler hem de Rusya Devlet Başkanı Putin ve ABD Başkanı seçilen Donald Trump etrafındaki stratejik "beyinler" tarafından) önceden tahmin edildiği için, diyalog kapıları hâlâ aralanmaya başlıyor. Ekonomik açıdan, Batı tarafından izole edilme durumuna uyum sağlamış, dimdik durmuş ve yaklaşık 20.000 yaptırımın üstesinden gelmiş (Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Alexander Pankin'e göre) ve aynı zamanda hızla yeni "ekosistemler" yaratmış olan Moskova, Washington'un "izolasyonizm" yönünde yeniden ticari korumacılık biçimleri uygulaması durumunda muhtemelen çok fazla endişelenmeyecektir. Askeri ve jeopolitik açıdan ise, taktik nükleer silahlarla misilleme yapma ve böylece çatışma sarmalını genişletme yeteneği de bir öncelik değil. Rus ordusu şu anda "özel askeri harekâtında" birçok avantaja sahip, bu nedenle bu avantajlı durumu hiçbir şekilde değiştirmeye gerek yok. Hem Başkan Putin hem de gelecekteki mevkidaşı Donald Trump muhtemelen bu sorunları görüyor. Öyleyse neden birbirlerine ulaşamıyorlar?





Yorum (0)