Stanley Park - Ağaçlar ve su arasında fısıltılar.
Yolculuğuma, Kanada'nın Vancouver şehrinin kalbindeki yeşil mücevher olarak bilinen Stanley Park'ın etrafında, dünyanın en uzun sahil yolu olan Seawall boyunca yürüyerek başladım. Bir tarafta, yelkenlilerin Burrard Körfezi'nin ortasında rahatça süzüldüğü masmavi okyanus, diğer tarafta ise uzun iğne yapraklı ağaçlar ve serin, yumuşak gölgelerle dolu bakir bir orman.
Dünyanın en uzun sahil yolu olan Seawall, parkın etrafını 9 km boyunca çevreliyor.
İlk adımlardan itibaren büyülendim. Mekân, dev bir mürekkep resmi gibi açıldı; her yeşil alan, her dalgalanma, uçan her martı sanki doğanın eliyle düzenlenmiş gibiydi. Kamera sürekli olarak her kareyi kaydederek yukarı kaldırılıyor, sonra tekrar indiriliyordu çünkü bu güzellik objektifle yakalanamıyor. Gözlerle, nefesle, ruhun dinginliğiyle hissedilmesi gerekiyor.
Mekân dev bir mürekkep resmi gibi açılıyor.
X̱wáýx̱way ve antik yankılar
Stanley Park'ın Vancouver'ın "yeşil akciğeri" haline gelmeden önce, Musqueam, Squamish ve Tsleil-Waututh gibi Sahil Salish Yerli topluluklarının atalarının evi olduğunu çok az kişi bilir. Lumberman's Arch yakınlarındaki bölge, bir zamanlar festivallerin, potlaç törenlerinin ve topluluk yaşamının uzun evlerde gerçekleştiği X̱wáýx̱way köyüydü.
Bir zamanlar Musqueam, Squamish ve Tsleil‑Waututh gibi Sahil Salish Yerli topluluklarının atalarının yurduydu.
Ancak şehir 19. yüzyılın sonlarında genişledikçe, topluluk buradan uzaklaştı ve 1888'de açılan Lord Stanley Parkı'na yer açıldı. Bugün parkta bulunan sembollerin çoğu, yerli kültürünü koruma ve onurlandırma çabasının bir ürünüdür; en dikkat çekeni ise Kanada'nın en çok fotoğraflanan yerlerinden biri olan Brockton Point'teki Totem Direkleri kümesidir.
Gözlerinizin önünde açık bir alan.
Totem Direkleri, Siwash Kayası ve Sözsüz Hikayeler
Gökyüzüne yükselen rengarenk totem direkleri, yerli kabilelerin hikâyelerini resimlerle anlatıyor. Her bir kartal, ayı ve orka oyması, beraberinde bir efsane, bir tarih ve bir yaşam felsefesi taşıyor. Her direğin önünde uzun süre sessizce durup her bir açıklamayı okudum ve yerlilerin ateşin etrafında bu hikâyeleri anlattığı zamanları hayal etmeye çalıştım.
Stanley Park'taki bir top - bu toprakların tarihi simgesi.
Sonra, denizin ortasındaki tek başına bir kaya olan ve Slahkayulsh efsanesiyle ilişkilendirilen Siwash Kayası'na geldim. Efsaneye göre, bir adam doğaya verdiği kutsal bir sözü, kendi hayatı pahasına da olsa, cesurca yerine getirdiği için taşa dönüşmüştü. Bu hikâye, kayayı artık cansız olmaktan çıkarıp, sadakatin, onurun ve yeryüzü ve gökyüzüyle manevi bağın bir sembolü haline getirmişti.
Stanley Park artık bir turistik yer değil, sessiz bir hikaye anlatıcısı.
Modernliğin ortasında, doğa hala eski bir uyumu yansıtıyor
Parkta Shakespeare çiçek bahçesinden Beaver Gölü'ne, yaz müzikallerinin sergilendiği Malkin Bowl açık hava sahnesine kadar onlarca ilgi çekici mekan bulunsa da... Deniz Duvarı'nın ortasında tek başıma yürürken hissettiğim duyguyu hâlâ hatırlıyorum. O zamanlar Stanley Park artık turistik bir yer değil, sessiz bir hikaye anlatıcısıydı. Orman yapraklarının her hışırtısı, binlerce yıl öncesinin bir fısıltısıydı. Her dalga, buranın bir zamanlar derin ve gururlu bir kültüre ait olduğunu hatırlatıyordu.
Orman ve okyanusun uyumunun güzelliği.
Stanley Park, doğal güzelliğine hayran kalmamı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda durup düşünmemi de sağlıyor. Modern ve canlı Vancouver'ın ortasında, bu park hâlâ geçmişin bir parçasını koruyor. Ormanla okyanus, tarihle bugün, insanlarla doğa arasındaki uyumun güzelliği.
Modern ve hareketli Vancouver'ın ortasında yer alan bu park, geçmişin bir kısmını hala barındırıyor.
Zamanın testinden geçen totem direkleri gibi, Stanley Park'taki deneyim de içimde kelimelerle ifade edilemeyen bir hikaye, şehrin kalbindeki ebedi bir fısıltı olarak yer etti.
Kaynak: https://vtv.vn/stanley-park-loi-thi-tham-giua-cay-rung-va-song-nuoc-100251124150024666.htm






Yorum (0)