Hikaye bir enerji santralinde değil, İsveç Başbakan Yardımcısı Ebba Busch'un Singapur ziyaretiyle başlıyor. Mesajı açıktı: Ekonomiyi elektriklendirmek ve emisyonları azaltmak için İsveç, "yeni nesil nükleer enerjiye" büyük yatırım yapacaktı.
Bu açıklama, birçok ülkenin iş ve finans stratejilerini yeniden şekillendiren bir eğilimin teyidi niteliğindedir. Nükleer enerji, tartışmalı bir tercihten, ESG (Çevre - Sosyal - Yönetişim) satranç oyununda stratejik bir "hamle" olarak yeniden değerlendiriliyor.

İsveç Başbakan Yardımcısı Ebba Busch, İsveç'in nükleer enerjiyi genişletme çabalarının ekonomik büyüme ile emisyon azaltımını dengeleme hedefinden kaynaklandığını söyledi (Fotoğraf: Reuters).
Bu değişimin merkezinde "E" (Çevresel) yer alıyor. Net Sıfır hedeflerine bağlı ülkeler acı bir gerçekle karşı karşıya: Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları temiz olsa da istikrarsız ve hava koşullarına bağımlı. Bu arada, ulaşım ve sanayinin elektriklendirilmesi nedeniyle elektrik talebinin hızla artması bekleniyor.
Elektriğinin yaklaşık %30'unu altı reaktörle karşılayan İsveç, gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak için yalnızca hidro ve rüzgar enerjisine güvenemeyeceğini fark etti. İstikrarlı, yüksek kapasiteli bir temel yük elektrik kaynağı sağlama ve işletme sırasında neredeyse sıfır karbon emisyonu sağlama kabiliyetiyle nükleer enerji, bulmacanın vazgeçilmez bir parçası olarak ortaya çıktı. Bu, iklim taahhütlerini yerine getirirken enerji güvenliğini sağlama sorununa bir çözümdür.
Nükleer enerjinin geri dönüşüne yönelik belirleyici itici güç teknolojiden geliyor. İsveç, inşası onlarca yıl süren devasa ve pahalı reaktörler yerine, küçük modüler reaktörlere (KMR'ler) yöneliyor. KMR'ler, geleneksel reaktörlerin yaklaşık üçte biri büyüklüğünde, 300 MWe'den daha düşük kapasiteye sahip gelişmiş nükleer reaktörlerdir. İş ve yatırım açısından birçok avantaja sahiptirler.
Öncelikle esnek ve daha ucuzdur. Modüller fabrikada seri üretilip montaj sahasına gönderilir, bu da maliyetleri ve inşaat süresini (sadece 24-36 ay olması bekleniyor) önemli ölçüde azaltır.
Bir sonraki konu ise güvenlik faktörü. SMR'ler, pasif güvenlik sistemlerini entegre eden daha basit bir tasarıma sahip olup, bir kaza durumunda fırını soğutmak ve kapatmak için doğal fizik yasalarına dayanır ve insan müdahalesi gerektirme riskini en aza indirir.
SMR'ler ayrıca çeşitli araziler için de uygundur. Kompakt boyutları, büyük fabrikalar için uygun olmayan, kendi güç kaynaklarına ihtiyaç duyan uzak bölgeler veya sanayi bölgeleri gibi alanlarda kurulmalarına olanak tanır.

İsveç hükümeti, net sıfır emisyona ulaşmak için 2045 yılına kadar yeni nükleer reaktörler inşa etmeyi hedefliyor (Fotoğraf: Microgrid).
Lantau Group'tan uzman David Broadstock, SMR'nin nükleer enerjiyi çok daha cazip ve uygulanabilir bir yatırım seçeneği haline getirerek "oyunun kurallarını değiştirebileceğini" belirtti.
İsveç'in hedefleri ulusal sınırlarla sınırlı değil. Ebba Busch, İsveç'i İskandinav bölgesi için bir "çekirdek merkez" haline getirme, SMR teknolojisinin maliyetini düşürmek ve deneyim paylaşımı için uluslararası iş birliğini teşvik etme arzusunu dile getirdi. Singapur ile temiz enerji iş birliği, bu stratejinin küresel etkisinin en iyi örneğidir.
İsveç'in bu dönüşümü, sürdürülebilir bir geleceğe doğru yarışta eski klişelerin yeniden sorgulandığını gösteriyor. Bir zamanlar çevre sorunu olan nükleer enerji, çözümün önemli bir parçası olabilir.
Bu stratejik bir kumar ve eğer başarılı olursa küresel enerji dönüşüm senaryosunu tamamen yeniden yazabilir.
Kaynak: https://dantri.com.vn/kinh-doanh/thuy-dien-dat-cuoc-vao-dien-hat-nhan-de-tang-truong-xanh-20251104134144251.htm






Yorum (0)