Nükleer enerji her zaman uranyuma dayanmıştır. Uranyum, yenilenemeyen bir enerji kaynağı ve nükleer reaktörleri çalıştırmak için kullanılan ana ağır metaldir. Uranyum cevheri daha önce kayalardan çıkarılıyordu, ancak bilim insanları deniz suyundan uranyum kaynakları bulmak için çalışıyorlar. Araştırmalara göre, deniz suyu seyreltik uranyum iyonları içeriyor.
Qingdao Biyoenerji ve Biyoproses Teknolojisi Enstitüsü'nden (Çin) araştırmacılar, fonksiyonelleştirilmiş DNA lifleri ve düşük maliyetli sodyum aljinat (SA) kullanarak uranil iyonlarını (UO22+) seçici olarak adsorbe etmek için SA-DNA hidrojel mikroküreleri ürettiler.
Simüle edilmiş deniz suyunda uranyum-vanadyum oranı 43,6, doğal deniz suyunda ise 8,62 olan SA-DNA hidrojel mikroküreler, uranyum ekstraksiyonu için daha önce kullanılan amidoksim gruplarına göre önemli ölçüde daha yüksek uranyum seçiciliği gösterdi.
Ayrıca, bu yeni sorbent mekanik olarak dayanıklı ve geri dönüştürülebilir, ucuz, üretimi kolay ve çevre dostudur. Çalışmaya göre, bu DNA bazlı adsorbanlar deniz suyundan ek değerli metal iyonları çıkarabilmektedir. Farklı DNAzimler, farklı metal iyonlarını tespit etmede farklı yeteneklere sahiptir.
Nükleer Enerji Ajansı (NEA), okyanusta çözünmüş uranil iyonları halinde 4,5 milyar ton uranyum bulunduğunu tahmin ediyor. Bu, karada bulunan uranyum miktarının 1.000 katından fazla. Ancak okyanustan uranyum çıkarmak, 300.000 litre tatlı suda 1 gram tuz bulmaya benziyor.
Okyanustaki uranyumu emen yeni bir malzemenin icadıyla Çin, nükleer enerji hedeflerini gerçekleştirme yolunda yeni bir ilerleme kaydetti.
Çin, 27 nükleer reaktör inşa ederek nükleer enerji geliştirmede dünya lideri konumundadır. Ülke, 2020-2035 yılları arasında 150 nükleer reaktör daha inşa etme hedefi koymuştur.
Çin, dünyanın ilk dördüncü nesil nükleer reaktörü için gereken teknolojinin yaklaşık yüzde 90'ını kendi ürettiğini iddia ediyor.
(TechTimes'a göre)
[reklam_2]
Source: https://vietnamnet.vn/chiet-xuat-uranium-tu-nuoc-bien-mo-ra-nguon-nang-luong-gia-re-vo-tan-2306083.html
Yorum (0)