
Aynı ürün için, fiyatlandırma algoritmasının nasıl ayarlandığına bağlı olarak her kişi farklı bir fiyat görebilir.
Bir e-ticaret platformunda bir bavul arıyorsunuz. Gösterilen fiyat 1,2 milyon VND. Aynı ürünü aynı anda bir arkadaşınız arıyor, ancak fiyatın %15 indirim koduyla yalnızca 990.000 VND olduğunu görüyor. Bu teknik bir hata değil, farklı fiyatlandırma veya fiyat ayrımcılığı adı verilen bir sürecin sonucudur.
Günümüz platformları, herkese uyan tek bir fiyat uygulamak yerine, coğrafi konum, arama geçmişi, satın alma sıklığı veya ziyaret süresi gibi topladıkları verilere dayanarak her kullanıcıya farklı fiyatlar veya teklifler sunmak için algoritmalar kullanıyor.
Bu, bir zamanlar kullanıcılara "daha iyi hizmet edecek" teknolojik bir gelişme olarak görülüyordu. Ancak şimdi birçok kişi şu soruyu sormaya başlıyor: Bu hâlâ deneyimi optimize etmek mi, yoksa cüzdanı manipüle etmek mi?
Kullanıcılar internette gezinirken, algoritma onları farklı davranış gruplarına ayırıyor: sık harcama yapanlar, kupon avcıları, anlık alışveriş yapanlar veya sadece MacBook veya iPhone gibi pahalı cihazların kullanıcıları.
Sistem, bu analize dayanarak kimin indirim alacağına, kimin almayacağına ve kimin "çok harcayan" olarak görüldüğü için biraz daha yüksek fiyat görmesi gerektiğine karar veriyor.
İşletme açısından bakıldığında, kişiselleştirilmiş fiyatlandırma geliri en üst düzeye çıkarmanın bir yoludur. Satın alma gücü yüksek olanlar ödeme yapmaya "zorlanır", satın alma gücü düşük olanlar ise promosyon kodlarıyla "tatlandırılır".
Ancak tüketici açısından bakıldığında bu, kör bir oyun. Hangi grupta olduğunuzu bilmiyorsunuz, kimin daha iyi bir anlaşma yaptığını bilmiyorsunuz ve dolandırılmadığınızdan emin olmanın hiçbir yolu yok.
Frontiers in Psychology dergisinde yayınlanan "Kişiselleştirilmiş Fiyatlandırmada Tekrarlayan Tüketicilere Karşı Fiyat Ayrımcılığı: Bir Saha Deneyinden Kanıtlar" (2022) adlı araştırma, sadık tüketicilerin genellikle dezavantajlı olduğunu, çünkü yüksek harcama geçmişlerinin onları yüksek ödeme yapan bir kategoriye yerleştirdiğini ve bunun sonucunda yeni veya daha az ilgili tüketicilere göre daha yüksek fiyatlar aldıklarını ortaya koymuştur.
Bu bağlamda, soru yalnızca "fiyatlar kişiselleştirilmeli mi?" değil, aynı zamanda "tüketiciler sınıflandırılmaya bilgilendiriliyor mu ve onay veriyor mu?" şeklindedir.
Kişiselleştirilmiş fiyatlandırma, şeffaf bir şekilde, belirli sınırlar dahilinde ve net ilkelere dayalı olarak uygulandığında daha kullanışlı bir deneyim olabilir. Ancak algoritmalar kimin indirim alacağına ve kimin daha fazla ödeyeceğine karar verdiğinde, risk sadece alıcıda değildir. Platformların kendileri de kısa vadeli kârlar uğruna itibarlarını riske atmaktadır.
Kaynak: https://tuoitre.vn/cung-mot-mon-hang-nhung-vi-sao-tren-may-moi-nguoi-thay-mot-gia-20250703105102884.htm






Yorum (0)