ABD Başkanı Donald Trump, Panama Devlet Başkanı Jose Raul Mulino'nun kanalın Panama halkına ait olduğunu ve Panama halkına ait kalacağını vurgulamasına rağmen, Washington'ın Panama Kanalı'nı "geri aldığını" açıkladı.

Trump daha önce de "Panama Kanalı'nı geri alacağını" defalarca açıklamış ve bu önemli su yolu etrafındaki Çin varlığına karşı "sert önlemler" alınacağı uyarısında bulunmuştu.

CBSNews'e göre, yukarıdaki açıklama, dünyanın en büyük varlık yönetim grubu BlackRock liderliğindeki bir grup Amerikan finans şirketinin, Hong Kong (Çin) merkezli CK Hutchison Holding şirketinin küresel liman işinin büyük kısmını satın almak için anlaşmaya varmasının ardından yapıldı.

Panama Kanalı yakınlarındaki limanları işleten şirket, Başkan Trump'ın Çin'i hayati önem taşıyan nakliye rotasının işleyişine müdahale etmekle suçlamasının ardından liman operasyonlarını BlackRock Inc.'e satmayı kabul etti.

Panama Kanalı NYT.gif
Panama Kanalı. Fotoğraf: NYT

CK Hutchison Holding, yaptığı açıklamada, Hutchison Port Holdings ve Hutchison Port Group Holdings'teki tüm hisselerini 22,8 milyar dolar değerinde bir anlaşmayla satacağını doğruladı. Bu iki kuruluş, Panama Kanalı kıyısındaki dört ana limandan ikisi de dahil olmak üzere 23 ülkede 43 liman işleten Hutchison Ports'un %80'ine sahip.

Anlaşma, BlackRock Group'a Meksika, Hollanda, Mısır, Avustralya, Pakistan ve diğer yerler de dahil olmak üzere 23 ülkede 43 limanın kontrolünü sağlayacak.

Başvuruya göre BlackRock, Global Infrastructure Partners ve Terminal Investment Limited'den oluşan konsorsiyum, Panama'daki Balboa ve Cristóbal limanlarının sahibi ve işletmecisi olan Panama Ports Company'nin yüzde 90 hissesini satın alacak.

Özel statü, ABD'nin hayati su yollarını kontrol etmesine yardımcı oluyor

Panama Kanalı, Atlas Okyanusu'nu Pasifik Okyanusu'na bağlayan ve Kuzey ve Güney Amerika'yı ayıran, Panama'da bulunan 82 km uzunluğundaki yapay bir su yoludur. Panama Kıstağı'ndan geçen kanal, deniz ticareti için önemli bir rotadır.

Trump'ın Panama Kanalı'nı "geri aldığını" açıklaması, küresel jeopolitik ve ekonomik açıdan önemli bir dönüm noktası oldu. Anlaşma, ABD'yi Atlantik ve Pasifik Okyanuslarını birbirine bağlayan hayati bir su yolu olan Panama Kanalı'na iki stratejik giriş noktası olan Balboa ve Cristóbal limanlarının kontrolüne geri kavuşturdu. Bu olayın etkisi ABD, Çin ve küresel ekonomilerde hissedildi.

ABD ekonomisi için Panama Kanalı'nın kontrolünü ele geçirmek, konumunu güçlendiriyor. Kanal, küresel deniz trafiğinin yaklaşık %5'ini yönetiyor ve ABD, kanaldan taşınan malların %70'inden fazlasını kullanarak en büyük kullanıcı konumunda.

Bu limanların kontrolü, nakliye maliyetlerini düşürür, Amerikan gemilerine öncelik tanır ve hayati ticaret yollarının gözetimini artırır. Bu, yalnızca Amerikan şirketlerine yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda rakiplerle, özellikle de Çin ile ekonomik rekabette avantaj sağlar.

Panama Kanalı'nın ABD açısından faydaları açıkça muazzamdır. ABD'nin Doğu Yakası'ndan (New York gibi) Batı Yakası'na (San Francisco gibi) giden kargo gemilerinin mesafesi yarı yarıya kısalmakta ve on bin kilometreden fazla tasarruf sağlanmaktadır.

Çin şu anda ticaretinin yaklaşık %20'sini Panama Kanalı aracılığıyla gerçekleştiriyor. Panama Kanalı aynı zamanda Doğu Asya'yı Kuzey Amerika ve Avrupa'ya bağlayan en kısa yoldur. Japonya ve Güney Kore gibi birçok ülke kanala bağımlıdır.

Trump 'güçlü önlemler' almakla tehdit etti: Panama Kanalı'nın özel statüsü Donald Trump, Panama Devlet Başkanı Mulino'nun Çin ile ilgili anlaşmaları gözden geçireceğini söylemesine rağmen, "güçlü önlemler" konusunda uyarıda bulunarak "Panama Kanalı'nı geri alacağını" bir kez daha ilan etti.